Cennetten Mucizeler

24 Nisan 2016 Pazar

Yaşam ve "Ben" den "O" na Yolculuğun İlk Adımı:

Hepimiz bu yaşama muhtaç geliriz. Annemiz yedirmese aç, giydirmese çıplak öylece kalakalırız. Ancak o bebek muhtaçlığımızın o kadar farkındayızdır ki, sırf bu yüzden Allah'ımız bizi bir an bile aç, çıplak ve çaresiz bırakmaz, buna izin vermez.

Bunun için de anne ve babalarımızın içine, açlığımızı ve hissettiğimiz bütün duyguları aynı şiddette hissedecekleri bir bağ koymuştur. Biz ağlasak annemizin ciğeri yanar, biz hasta olsak o uyuyamaz ve iyileşene kadar yanı başımızda dört döner.

Sonra büyümeye başlarız. Büyüdükçe, kendi varlığımızın ve gücümüzün farkına varmaya başladıkça, bir şeylere sahip olmaya ve bir şeyler yapabilmeye başladıkça, "Bu Ben'im" ve "O Benim" gibi Benliğimizi ve Sahipliğimizi besledikçe kalplerimizin aciz yumuşaklığı sertleşmeye, bir cenin şeklinde olabilecek kadar teslimiyet halimiz de git gide dikleşmeye başlar.

Böylece Allah' ımıza olan; o varlığımıza kendiliğinden verilmiş muhtaçlık duygusu azalır, O'na duyduğumuz güven, içimizde bulduğumuz ve kendimize ait sandığımız o yeni güçle, "Kendine Güvenmek" haliyle yer değiştirir.

"Ben yaparım", "ben bilirim", "ben önemliyim", "önce kendini düşüneceksin" gibi cümleler kurar, başımızı da, burnumuzu da havaya diktikçe dikeriz. Ağzımızda sürekli Allah kelamı vardır var olmasına ama, bu kelam büyüklerimizin sıkça kullanmasından dolayı öğrendiğimiz ağız alışkanlıklarından öteye gitmez. "Allah tependen baksın", "Allah'ım Ya Rabbim yaa", "Allah bildiği gibi yapsın", "Offf Allah'ım ben napıcam şimdi yaaa" gibi repliklerle anarız yaratıcımızı. Bütün bu anışlarımız da aslında sadece kendi benliğimiz içindir. Sadece biz varızdır dualarımızda. "Sen bana şunu ver", "Sen bana bunu bahşet"... Başımız sıkıştığında hemen yardım ister, sıkıntımız bittiğinde hatırlamayız bile.

Hiç bitmez isteklerimiz o yıllarda ve isyanlarımız da ona keza: "Bıktım bu hayattan offf", "Bütün dünyanın yükü benim üzerimde", "Sen benim neler çektiğimi biliyor musun", "Benim derdim senin derdini döver"... Ben... Ben... Ben... Ben... Bu hiç durmadan devam eder gider uzunca bir süre. Bütün bunlar yanlış mıdır bilemeyiz, onun hesabını biz tutamayız ama kendimizi tanımamız ve bize verilen iradeyle yapabileceklerimizi görebilmemiz için gerekli bir süreç olduğunu söyleyebiliriz insan varlıkları olarak. Kendimizi tanımlamaya ve tanımaya ihtiyacımız vardır. Bunu da kıyaslamalarla yaparız. Başkalarını tanır, kendimizle kıyaslarız.

Bunu bir okyanus ve damla hikayesiyle anlatırlar. Hepimiz sonsuz okyanustan kopmuş damlalarızdır. Damla olarak havaya yükselir, okyanustan ayrılırız. Ayrıldıkça, okyanusu unuturuz ve çevremizdeki diğer damlaları görürüz. Onları tanır, kendi damlalığımızı keşfederiz. Yapmamız gereken ve zaten olacak olan okyanusa geri dönmektir ve bunu yapabilmemiz için 0 (Sıfır) mesafesine inmemiz ve damlalığımızdan (benliğimizden) vazgeçmemiz gerekir çünkü okyanus oradadır. Ama bundan korkarız çünkü okyanusa karışırsak yok olacağımızı düşünürüz.

Sonra bir şey olur aniden. Hayatın bize hayal ettiklerimizi ve istediklerimizi vermediğini görür, kurduğumuz hayallerden ve yapacağımızı sandığımız o büyük işlerden çok daha başka yerlerde buluruz kendimizi.

Ve içimizde aniden bir şey, tuhaf bir his belirir: "Hiçbir şey benim elimde değil", "Ben böyle istemiştim, böyle oldu" ve içimizdeki "Ben" bir parça zedelenir. Bu his belirmesiyle önce biraz hayal kırıklıkları ve serzenişler yaşar, başımıza gelenler için birilerini ve hatta Rabbimizi bile suçlarız. "Bana neden bunu yaptı", "Ben haklıyım her şey senin suçun", "Sen şöyle hatalısın, sen işte busun, bu kadarsın, senin yapacağın şey ancak bu kadar olur" gibi kendimiz hariç herkesi her şeyi suçlayıcı bakış açıları sergileriz çünkü biz mükemmelizdir. Hiçbir şeyi yanlış yapmayız, herkesten daha akıllı ve başarılıyızdır. Eğer ters bir şeyler oluyorsa bunun sorumlusu kesinlikle bizim dışımızdakilerdir.

Bir süre sonra yaşadığımız tekrarlarla anlarız ki aslında suçlamalarımız tamamen kendimizden, o kendini kusursuz gören benliklerimizden kaynaklanıyordur. Bu bir uyanıştır. Nefsin kendini fark etmesi ve kendindeki kötü hasletlerin, dikkatini çekmesi halidir.

Ve nefis, bundan duyduğu büyük utançla kendini iyileştirmeye karar verir. Bu onun bilgeliğe doğru çıkacağı yolculuğunun ilk adımıdır işte...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder